Mehmet Lütfü Özdemir: Kendini dinleme!

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Kendini dinleme!

Kendini dinleme! Sessizliği duymaya çalış; Hakikat’e giriş böyledir.

Kendimizi dinlemek bir bakıma içine doğduğumuz dünyanın sesini duymaktır. Aile, okul, tapınaklar, toplum, coğrafya, sınırlar, devlet vb. unsurların tamamı bize ‘kendimiz’ olmak dışında her şeye benzememizi söyler. Aileniz, annenize veya babanıza benzemenizi ister. Ebeveynlerinizin korkuları, kaygıları, stresleri, acıları, mutsuzlukları, inançları vb. olan ne varsa sizinmiş gibi davranırsınız.
Ebeveynleriniz asker, polis, öğretmen, diş hekimi, işçi vb. ise sizinde öyle olmanızı ister. Dolayısıyla masumiyetinizi yitirmeniz için ellerinden geleni yaparlar ve bunun hakikat olduğunu zannederler, büyüdükçe siz de bunu hakikat bilip çocuklarınıza aktarırsınız. Evet, aklın bu hali tehlikelidir. Tehlikelidir çünkü masum değildir. Mülkiyetin temeli sayılan aile ile başlayan fıtratın bozuluşu, masumiyet kaybının hiç farkında olmadan yaşanan bir ömür ile son bulmaktadır. Böylesi bir ömür; tüketip, itaat edip, gebermek dışında hiçbir halta yaramayan ömürdür. Sessizliğe dokunmamış, karanlığı yaşamamış, bilinmezlikten korkmayan bir ömür, hakikate yakın bir ömürdür.

Biz hakikat nefesini çağlara ileterek, insanların önce yüreklerinde yitirdikleri sonra yeryüzünde yitirilen cennetin tekrar yaratılabileceğini, sahip olmak virüsünden arınarak erdemli bir insan olunabileceğini, dürüst yaşayarak takvayı kuşanabileceklerini onlara hatırlatıyoruz.

Hakikat bilgisine ulaşmak kolay, siz O’nu seçerseniz O da sizi seçer. Bu yola giriş ancak iyi, doğru ve gerçek vs. hissettiğimiz tüm duygu, davranış ve kavramların yitirilmesi ile mümkündür. Eğer Tanrı’nın “seçilmiş ırkı”ndan olduğunuzu, dünyadaki her nimetin ‘insan’ için olduğunu düşünüyor ve buna inanıyorsanız hakikatten kesinlikle haberdar değilsiniz demektir.

Doğru, yanlış, iyi, kötü, güzel, çirkin, suç, ceza vs. gibi tüm kavramlar hakikatin dışında; bilgiyi, serveti ve iktidarı tekelinde tutanlar, doğa üzerinde efendilik taslayanlar tarafından üretilmiştir. Uygarlık tarihi aynı zamanda ‘şirk tarihi’dir. Şirk düzeni içine doğmuş biz ‘akıllı insanlar’ dilin yarattığı sembolleri hakikat zannetmede pek mahiriz. Öyle ki şirk tarihinden, yani uygarlık tarihinden önce hiç var olmadık, Tevhid’i hiç yaşamadık gibi gösteriyorlar.

Yanılıyorlar, biz insanlar 2 milyon yıl boyunca hiçbir şeye sahip olmadan, nefislerini kontrol ederek (oruç tutarak) olmak duygusu ile hareket eden, doğa ile uyumu başarabilmiş, sezgilerini ve hislerini iyi kullanabilen, aklı ve kalbi, yani maddi ve manevi dünyayı bir arada kavrayıp yaşadık. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz; biz cenneti yaşadık! Evet, yaşadık ve yeniden yaşamak istiyoruz. Yalanın, dolanın, talanın, savaşların, toplumsal cinsiyetçiliğin, sahip olmanın, özel mülkiyetin tarihi on bin yıl. Bu on bin yıl içinde tarım ile durağan olmayı, sabit olmayı seçerek doğal yasalardan (sünnetullah) hızla uzaklaşmışızdır. Hâlbuki su gibi akıp gitmeli, dinamik bir hayatı hiç terk etmemeliydik. Bununla ilgili uzun uzun şeyler söyleyebiliriz.

Yazılı ve yazısız tarihten özetle şu çıkarımı yapabiliriz: Hakikati yakalamış, hakikat olmuş, Hakk’ı kavramış erdemli insanlar işte bize hep bunları söylediler. Nefs ölür nefes kalır, devam eder. Hakk’ın nefesi odur ki, bizi iyiliğe, sevgiye, merhamete, aşka, sınıfsızlığa, ezilenin ve ezenin olmadığı, doğayla barışık bir hayata, yani gerçekten biz olmaya götürür.

Kendimizi dinlemek farklı bir şey duyacağımız anlamına gelmez. Genelde hep aynı şeyleri duyarız oysa. Eğer kontrol edilmiş bir zihne sahip mekanik insan haline getirilmeyi doğru bulmuyorsanız kendi sürecinizi başlatmanız gerekiyor. Bunu da sessizliği duymak ile başlatabilir, karanlık korkunuzun üstüne gidebilir ve bilinmez olandan haz alarak, hakikate giriş yapabilirsiniz.

Nefes Hakk’ın nefesidir. O’nun nefesi ile nasiplenmek demek yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, içinde doğduğunuz şirk dünyasının aklından başka bir bilince geçmeniz demektir. Misal, sevgi iki türlüdür; birincisi, olmak duygusu ile seversiniz, ikincisi, sahip olmak duygusu ile seversiniz. Birincisi Hak’tandır, ikincisi şeytandan, birincisi iyidir, ikincisi kötü, birincisi tevhididir, ikincisi şirk. Dolayısıyla kendimizi bilmek, duymak demek, Hak bilincine hakikat bilincine evrilmek ile mümkündür. Böylesi bir evrilmeyi gerçekleştirmek için sessizliği duymak, yani bütün bir şirk unsurlarından arınmak gerekmektedir. Arınarak duyduğunuz şey artık kendi nefsinizden duyduklarınız olmayacaktır.

http://akilvefikir.org/2014/07/01/kendini-dinleme/