Mehmet Lütfü Özdemir: Nefrete inat, Yaşasın hayat!

17 Haziran 2016 Cuma

Nefrete inat, Yaşasın hayat!

Egemen eril İslam anlayışı üzerinden yorumladıkları ‘Lut Kavmi’ hikâyesinde yaşanılan hadiseler de rol oynayan şehvetperest tipolojinin başına gelenler (helak olanlar) üzerinden eşcinsellere saldıranlar, yine ‘helak’ olan o kavmin muhafazakâr sömürücü halkına ne kadar çok benziyor?

Uzun uzun tespitlerde bulunmayacağım ama şunu söylemek istiyorum.

Tevrat’ta Lut’un yaşadığı yerlerden biri olarak Sodom ve Gomorra kentlerinin adı geçer. Lut’un burada olan bitenlere karşı bir çeşit örgütlenmeye gittiği yerlerden birisidir o şehirler.

Yani Lut o kavimden değil sonradan İbrahim peygamberin (Lut anlatılana göre İbrahim’in yeğenidir) talimatıyla bugünkü Ürdün ülkesinin civarındaki şehvperest, eşcinselleri sömüren, zenginlikten şımaran burjuva takımının karşısına dikilmeye giden birisidir.

İktidarın ve servetin bir azınlığın elinde dönüp dolaştığı bir coğrafyada, elit çevrenin çemberi dışında kalanın köle yapıldığı bir toplumdur Lut’un muhatap olduğu toplum.

Gücün kendilerinde olmasını fırsat bilip her türlü alçaklığı kendisine meşru gören bir zümrenin yine o toplumda yaşayan eşcinsellere karşı da tavrı köleci, sömürgeci bir aşağılık zihniyet içermekteydi.

Lut’un yapmak istediği şey, ayrıcalıklı sınıfın sömürüsü altında cinsel istismara maruz kalan yoksul halkı örgütleyerek zengin sınıfın yerle bir edilmesiydi. Ki öyle de oldu! Alt yapısı günümüzde ki gibi kapitalizm olan bu sınıflı toplumda işler elbette kolay olmayacaktı!

Öyle ki Lut, evine sığınan, Kur’an’ın ve Tevrat’ın ‘melek’ dediği eşcinselleri, LGBTİQ+ bireyleri korumak için o azgın barbar eril topluluğa karşı koymuş ve şiddetle karşı çıkmış direnen onurlu birisidir.

Lut’un ve Kur’an’ın karşı çıktığı eşcinsellik değil bizzat cinsel istismarın ta kendisidir. Hiç kimse neye niçin inanıyor bu kimseyi ilgilendirmez ki konu bu da değildir! Din, dil, ırk, renk bunlar tartışma konusu yapılamaz!

Tartışılması gereken konu sömürü, saldırı, savaş, sınıf ve sınırlardır. Yine tartışılması gereken konular davranışlarımızın ta kendisidir. Adalet ve eşitlik içinde yaşayacak bir toplum umudunu sömürülen halklara anlatmaya koşan Lut’da onur peşindeydi.

Benim anladığıma göre Kur’an, aslında eşcinselleri değil, eşcinsellere şehvetle yönelen mal mülk sahibi şehvetperest sınıfı hedef almaktadır. Mazlumu koruyup kollama iddiasında olan bir kutsal kitap, neden dönemin zalimleri tarafından cinsel kimlikleri istismar edilen bir kesimi yani eşcinselleri hedef tahtasına oturtsun ki?

Aslında eşcinselleri hedef yapan ve aşağılayan Kur’an değil, Kur’an’ı faşist, homofobik ve kapitalist gözle okuyan tipolojinin kendisidir! Kur’an şimdi şu an yeniden yazılacak olsaydı şöyle bir ayet kesinlikle yer alırdı: ‘nefrete inat, yaşasın hayat!’

Eşcinsellerin kendi rızaları olmadan, onlara sorulmadan zorla tecavüze uğramaları ve bunu yapanların kendi saltanatlarının binlerce yıl süreceğini zannetmeleri Lut’un o halka gidip ezilenleri örgütlemesine yetecek bir nedendi!

Sonunda helak olan eşcinseller değil, sınıflı toplumun oyun kurucuları, zenginliğini her türlü tecavüzü meşru kıldığına inanan bir avuç azınlıktı.

Bugün de her şeyi satın alabileceğine inanan insancıkların karşısına dikilmeli, ‘sen hayırdır!’ demeli, onurlu ve cesur adımlarla zalimlerin üstüne üstüne korkmadan yürümeliyiz.

Kimin neye inandığını ile değil, birilerinin alnındaki secde izine değil, parayla, malla v mülkiyet ile olan ilişkisine bakmalıyız! Recep, Şaban ve Ramazan’a selam ile; ‘Onur Yürüyüşleri’ her gün olmalı ve sömürgeci eril zihniyetleri dünyadan kovmalıyız!

Kara bulutlar bir gün dağılır, bu devran hep böyle gitmez ve insanlık için çarpan onurlu, vicdanlı kalpler direne direne kazanırlar! Dünya gökkuşağı ile daha güzel görünüyor lütfen gölge etmeyiniz, güneşimizi kapatmayanız, yoksa! Yoksa dünya yerinden oynar, ona göre!!